11 Eylül 2016 Pazar

Sonunda aradığım rahibeyi buldum ! ( Vatikan'da günah çıkarma macerası ve rahibeyle yaşananlar ) : )

Her şey Vatikan'da günah çıkarma hücresinde başladı ...


Avrupa'da gezdiğim 15. ülkeydi İtalya.. Roma'da dolu dolu 2 gün geçirdikten sonra Vatikana çevirdim rotayı.. Tabi artık Avrupada 50 100 arası kilise ziyaret etmekten,millete God bless you son,Jesus Christ ! falan demeye başlamıştım : ) Vatikanda da biliyorsunuz dünyanın en küçük yüz ölçümüne sahip ülke,Ülkenin lideri de aynı zamanda dini lider olan Papa..Ayrıca en meşhur kiliselerinden birini barındıyor bünyesinde.Benim de kendimi bildim bileli çok merak ettiğim,yapmak istediğim bir olay vardı kiliselerde...  GÜNAH ÇIKARMAK ! : ) Kilisenin içinde artık aynı şeyleri görmekten sıkılmış bir vaziyette yürürken bir de ne göreyim.. Günah çıkarma hücresi,üstünde You can speak English or İtalian yazılı bir kağıt ve içeride bir Peder ! hemen Jesuss Christ diye bağırarak sıraya girdim : ) Önümde 15 16 yaşlarında 2 tane New Yorklu çocuk onların önünde de 20'li yaşlarda İngiliz bir kız.Önümdeki arkadaşlara,ben çok dindar biri değilim,herhangi bir dine bağlılığım da yok ama kültürünüzü merak ettiğim için denemek istiyorum nasıl girmeliyim konuya,ne demeliyim diye sordum.Onlar da Forgive me Father diye başla dediler.. Nasıl hissediyorsunuz peki,günah çıkardıktan sonra bağışlanmış,arınmış huzura ermiş hissediyor musunuz diye sordum..Öndeki kız cevapladı soruyu, evet yeterki içtenlikle günahlarını bağışlanmasını iste huzura erdiğini hissedeceksin dedi.. Neyse ben de diyorum lan bu New Yorkluların yaşı 16 17 taş çatlasın..hile mi açıyorlar oyunda onu mu itiraf edecekler: ) Döndüm dedim ki siz daha önce günah çıkardınız mı gençler ? Çocuk bana dönüp at least fifty times dedi :D ( yaklaşık 50 kere günah çıkarmış) aklımdan çocuğun işleyebileceği günahların senaryosunu çıkarmıştım o an :D Muhabbet devam ederken öndeki kız hüngür hüngür ağlayarak hücreden çıktı,boynundaki haçlı kolyeyi onlarca kez öperek uzaklaştı.. Neyse sonra bu çocuklar girdi tek tek, bunlar da aksine hücreden güle güle çıktılar..Lan dedim neler dönüyor içerde,merak iyice arttı (herhalde düzenli günah işleyip gelip sıfırlıyor bugunu bulmuşlar olayın : )). Sıra bana geldi... Girdim içeri diz çöktüm,fakat dizlerin biri yukarı,biri aşağı basamakta,zaten dar bir yer inanılmaz rahatsız bir pozisyon..o kızı içerde 15 dadika bu pozisyonda durduğu için saygıyla anmıştım.. Forgive me,Father,for I have sinned dedim.. Nasıl başlayacağımı bilemiyorum Peder öncelikle binlerce farklı dinden herhangi birine mensup olmak benim için önemli değil..Tanrının içimizdeki vicdan,önemli olanın insanlık olduğunu düşünüyorum dedim.. Tam bir film sahnesiydi There will be blood filmindeki sahneyi canlandırıyordum adeta.. Gaza gelmiştim..Filmdeki Pederin,günahlarını tanrı duyamıyor merhamet dile ! daha çok bağır ! daha çok ! bağır dedim sana ! laflarını canlandırıyordum kafamda.. hücrenin demir korumalığını kırıp beni tokatlayıp bağır dedim ulannn bağır!! sahnesini geçiriyordum gözümün önünden.. Tam bu kadar derine inmişken Pederden zar zor duyduğum bir cümle işittim..wat hev you dan son (Peder hint aksanıyla ne günah işledin evladım demişti) aman Tanrım ! canlandırdığım bütün film sahnesi,Beyaz showdaki helyumu içine çeken karizmatik seslere sahip artistlerin,çıkardıkları ses tonuna benzer bir sesle yerle bir olmuştu..Günahlarımın bağışlandığı sahneyi görmem gerekiyordu.Devam etmeliydim.. Peder bir çok günah işledim...Bu günah,şu günah,o günah dinlemedim işledim de işledim ama hiçbiri bir insanın canını acıtacak türden günahlar değildi bana göre dedim.Peder bir süre duraksadıktan sonra,gülerek, oğlum bu zekayı iyi niyetler için kullanırsan eminimki dünyayı değiştirecek güce sahip insanlardan biri olabilirsin dedi.İçimden Pedere,Türkiye'de yaşayan insanların zekasının o tarz işlemediğini söylemek geçmişti ama cevap vermedim : ) Peder haklıydı..Peder bir günah daha işledim ama söylemeye çekiniyorum dedim..Peder önceki günahlardan tedirgin olmuş bir sesle,merakını belli edecek şekilde wat hev you done dedi tekrardan Hint aksanıyla.. Peder dedim ben... ben.. Bir rahibe ile ... Peder bir anda sözümü kesti.. No Wayyyy diye bağırdı ! (biz de verilen Yoğğğğ artık tepkisini o kadar içten söylediki gülmeme engel olamadım ) Hemen adamın kan basıncını düşürmek için hikayeyi anlattım :) Peder dedim Barcelona'da Rahibe kıyafeti giyen bir kadın gördüm..Sahile giderken kadına gerçekten rahibe olup olmadığını sordum o da bana rahibe olduğunu söyledi..Ama dedim,rahibeyle daha sonra sahile gittik ve kıyafetinin altından bikinisini çıkardı..2 3 saat yüzdükten sonra bişeyler içmeye gittik.... Peder inanılmaz bir sessizlikle beni dinliyordu..Nefes alış verişini,nabız atışlarının duyulabileceği bir sessizlik.. Peder dedim,daha fazla acı çekmesini engellemek için.. Rahibe kıyafetindeki kadın aslında yarın evliliğe adım atacak bir kadındı. Arkadaşlarıyla bekarlığa veda partisi için rahibe kostümü giymişti.. Demir örgünün arkasından çok içten bir kahkaha patladı.. Peder olayın şaka olmasına o kadar sevinmiştiki 10 saniyeden daha uzun bir süre kahkaha attı :D Benim kafamda canlandırdığım sert bir peder imajıydı böyle bir şaka yaptıktan sonra nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Ama Hintli insanların güler yüzlülüğünü bir kez daha görmüş oldum :) Gerçekleştirmek istediğim 2 hayalim daha gerçekleşmişti.Pederin karşısında günah çıkarmak ve bir rahibeyle Barcelona sahillerinde Mojito içmek :)) 

3 Eylül 2016 Cumartesi

Brüksel meydanındaki penislerle çevrili kolon ve şaşırtıcı hikayesi

Avrupa turundaki bir başka rotaydı Belçika,Brüksel..Couch'dan tanıştığım kız Brüksel'in en tatlı ve yardımsever kızı olabilirdi :) Vardığımızda karşıladı bizi sağolsun..Yemeğimizi yedikten sonra şehir turuna çıktık orada doğup büyüdüğü için,eğlenceli bir şekilde rehberlikte yapıyordu aynı zamanda :) Brüksel Grand Palace meydanını gezen çoğu kişi farketmiştir hemen alanda üzerinde yüzlerce penisin olduğu bir kolon var.Bu duvarın neden bu şekilde yapıldığını,çok fazla insanın bilmediği bir efsane anlattı bize ve bu efsane beni baya şaşırtmıştı.. İŞTE O PENİSLERLE ÇEVRİLİ KOLON VE HİKAYESİ..
Efsanenin şu şekilde olduğunu aktardı bize. Belçika çok kritik bir bölgede olmasından dolayı tarihi boyunca savaşlarla,sömürgeyle,1.ve 2. dünya savaşıyla Avrupanın savaş alanı olarak tanımlanmıştır.1914 de Almanya'nın Schlieffen planına göre vahşice işgal edildi ve bu da tarihte Belçika Tecavüzü olarak bilinir maalesef.Savaş esnasında onlarca belki de yüzlerce işgalci tarafından tecavüze uğrayan bir kadının hikayesini anlatıyor bu duvar..İntikamı için direnen ve tecavüze uğradığı erkeklerin penisini kökünden keseceğine ant içen onurlu bir kadının hikayesi.İşgalcilerin tecavüzünden sonra öldürebildiği her askerin penisini keseceğine yemin ediyor ve bunun için yaşıyor artık..Gördüğümüz kolonun bunu temsil ettiğine inandığını söyledi.
 Ben hikayeyi duyduğumda böyle bir adiliği yapabilecek her yaratığın bu tarz yürekli kadınlarla karşılaşmasını dilemiştim..

En başında da belirttiğim gibi bu bir efsane olabilir belki ama günümüzde de maalesef bu travmaları hemen hemen her gün duyduğumuz su götürmez bir gerçek. Ben bu hikayenin gerçekliğine inanıyorum.. Yürekli kadına selam olsun ! 

25 Ağustos 2016 Perşembe

İhtişamıyla göz kamaştıran Versailles,Versay Sarayı (Le château de Versailles) Fransa Gezi Rehberi ve Yat Partisi

 

Amsterdam ve Brükselin ardından rotamız Brükselden yaklaşık 3 saat uzaklıkta olan Paris'e doğruydu.Avrupa Turunda Brüksel-Paris üçlüsünü herkes bilir.Birine giden mutlaka
diğerlerine de uğrar parası ve zamanı varsa :)Otobüsle birbirlerine yaklaşık 2-3 saat uzaklıkta bulunan bu 3 ülke başkenti dünyanın en çılgın ve güzel başkentlerinden.
 Paris için couchsurferımı yani kalacak yerimi ayarlamıştım.Beni ağarlayan arkadaş Parise yaklaşık 20 dakika uzaklıkta (RER hatları ve gelişmiş tren sistemleri sağ olsun) bulunan Versailles Sarayına 5 dakika uzaklıkta kalıyordu.. Paris'e vardığım gün geleneksel müzik festivaline denk gelmiştim,her yer inanılmaz şekilde coşkulu ve kalabalıktı.Bir anda böyle bir parti ortamının içine düşeceğimi tahmin etmemiştim açıkçası :) Gece kalacağım yere tren seferleri bitmeden varmam ve dinlenmem gerekiyordu lakin koskoca bembeyaz bir yatın üzerinde,çılgınlar gibi eğlenen gençleri görünce hemen sırt çantamla birlikte nehre inen merdivenleri kullandım ve çılgın insanlara katıldım: ) Nirvanaya ulaşmış coşkuyla dans eden gruptan bir kaç arkadaşla tanıştım bana da bir şeyler ikram ettiler (Misafirperverliğin gerektirdiği şeyler :D ) daha sonra bizimle Yat partisine gelsene diye reddedilmeyecek bir teklife bulundular: ) 30 Euroluk Yat partisi ücretini içeri giren bir arkadaşın,arka taraftan bilekliğini bana fırlatmasıyla ben de ücretsiz girmiştim : ) Ev sahibim gece 3 gibi yatacağını söylemişti bu yüzden  gece 2 gibi yola çıkıp Versailles'e saat 3 gibi vardım.Ertesi gün beni bu kadar güzel bir sarayın beklediğini tahmin edemezdim doğrusu..


                                                Versay Sarayı,Versailles Palace (Le château de Versailles)
Versay Sarayı Bahçesi




Saray yapımına 1661'de Av Köşkü olarak başlanan, daha sonra zaman içinde büyüdükçe büyüyen, yayıldıkça yayılan, dev bir saray kompleksine dönüşen yapı,aynı şekilde uçsuz bucaksız bir yer. bahçesiyle de dillere destan bir hal almış. Halen Avrupa'nın en büyük sarayı ünvanını koruyan Versailles (versay ya da veğsay) 6 hektarı aşan büyüklüğü ile, 2.300 odalı inanılmaz bir yer.
Kapıda görevli kontrolünden ve tarama cihazlarından geçtikten sonra bilet alma yerine doğru ilerliyorsunuz.Ben Polonyada okuduğum için geçerli Avrupa öğrenci kartım vardı aynı zamanda 26 yaşının altında olduğum için müzeye öğrenci ve yaş statüsünden dolayı bedava girmiştim.. )






Versailles Sarayı'nın bahçesinin güzelliği,sarayın içini aratmayacak şekilde tasarlanmış hatta ben bahçeyi saraydan daha çok beğendim diyebilirim.Bütün bir günü bahçenin mükemmel manzarasıyla,doğal güzellikleriyle geçirebilirsiniz.Dilerseniz 4 kişilik golf arabalarını da kiralayabilirsiniz 30 euroya veya kiralık bisikletleri deneyebilirsiniz.






Nasıl Gidilir ? 

En kolay yöntemi hiç kafa karıştırmadan onlarca detaya girmeden Paristen RER-C tren hattına binmek ve Versaillesde inmek. Tren garından çıkış yaptıktan sonra gördüğünüz McDonalds'ın sağ tarafındaki yoldan dümdüz ilerlemek.Daha sonra karşınıza çıkan dev sarayı farketmemek mümkün değil :)

Bir gün yolunuz Pariste düşerse,bu güzel sarayı görmenizi mutlaka tavsiye ederim..20 30 dakikalık bir yol sonunda muhteşem bir sarayla,bütün bir günü keyifle geçirebilirsiniz : )

23 Ağustos 2016 Salı

Amerika macerasıyla başlayan 13 avrupa ülkesiyle devam eden 2 yıllık bir gezi macerası.. 1 Fotoğraf 1000 hikaye :)

Work And Travel Nedir,Nasıl Yapılır ?
Amerika Gezi Rehberi ?
Amerikada Otostop yöntemleri ?
Erasmus Nedir,Hangi Ülkeyi Seçmeliyim,Hangi Ülkeler Daha Ucuz ?
Sosyal Açıdan Daha Fazla Aktif Olabileceğim Ülkeler Ve Şehirler ?
Avrupa Gezi Rehberi ?
Türkiye Gezi Rehberi ?
Bedava Nasıl Konaklayabilirim ?
Ülkeye Özgü Ne Yenir,Ne İçilir,En İyi Festivaller ? 
Couchsurfing Nedir, Mesaj Atarken Kullanabileceğim Taktikler,Nasıl Kabul Edilirim ?
Otostop Çekerken Dikkat Edilmesi Gerekenler?
Avrupada Trenleri Ve Diğer Ulaşım Yollarını Nasıl Bedava Kullanabilirim ?
                                                                 Büyük Valide Han Çatısı
                                       
                                                                           Büyük Valide Han Çatı Girişi                     

Arkadaşlar bundan sonra paylaşımlarımı açtığım blog ve facebook sayfamdan paylaşıyorum.. Hem anılarımı kaydedeceğim hem de gezgin insanlara ülkeler ve şehirler hakkında nacizane tüyolar vereceğim bir sayfam olsun istedim.. Şuan yeniyim ama yavaş yavaş geliştirip yararlı ve eğlenceli bir sayfa haline getirmeyi umuyorum : ) 2 yıl boyunca ülke dışındaydım Amerika ile başladığım macerama 13 Avrupa ülkesi daha ekledim ve bu ülkelerde inanılmaz anılar biriktirdim.. Sayfanın ismide buradan geliyor gördüğünüz 1 fotoğrafın arkadasında 1000'lerce anı ve macera saklı :) Harika güzelliklere sahip Türkiyede gezdiğim 40 civarında şehirde paylaşımlarıma dahil olacak.. Yaşadım diyebilmek için geride güzel bir geçmiş bırakmamız dileğiyle : ) Fotoğrafların nerede çekildiğini ve nasıl gidildiğini görmek için devamı yazısını tıklayınız..

12 Ağustos 2016 Cuma

Yaşamaya Dair


Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...

~ Nazım Hikmet